Tarsus yöresinde M.Ö. 5.000’li yıllara kadar dayanan yerleşim kalıntılarına rastlanmaktadır. Nitekim şehrin güneydoğusundaki Gözlü Kule’de 7 yapılan arkeolojik kazılarda Neolitik dönemden itibaren yedi uygarlık kalıntısı bulunmuştur8 . Bu kazılar sonucu ortaya çıkan belgeler ve diğer tarih vesikaları, Tarsus’un ilk çağlardan beri mamur bir şehir olduğunu göstermektedir. Tarihi bu kadar eskilere dayanan şehrin ilk defa kim ya da kimler tarafından ve ne zaman kurulduğu ise tam olarak tespit edilememektedir.
Tarsus, İç Anadolu’yu Çukurova, Suriye ve Akdeniz’e bağlayan stratejik bir bölgede bulunmaktadır. Bu sebeple şehir, tarih boyunca söz konusu coğrafyaya hâkim isteyen devletler tarafından ele geçirilmiştir. Şemseddin Sâmi’nin de belirttiği gibi Tarsus, Fenikeliler’den itibaren Asurlular, İranlılar, Makedonyalılar ve Romalılar tarafından zapt edilmiştir. 395’te Bizans sınırları içinde kalan şehir, Müslümanların Anadolu’ya gelişine kadar Bizans ile Sasaniler arasında birkaç kez el değiştirmiştir. Kilikya’nın en eski şehri olması sebebiyle Tarsus, egemenliği altında kaldığı devletlerin bu bölgedeki idare merkezi olmuştur.
17 Aralık 1918’den 20 Ekim 1921’e kadar Fransa’nın işgali altında kalan Tarsus, bu tarihte Fransızlarla TBMM arasında imzalanan Ankara Antlaşması’yla tekrar Türk idaresine dâhil edildi.
Önemli bir stratejik konumda bulunmasından dolayı şehrin bu kadar çok el değiştirmesi, Tarsus’un defalarca tahrip edilmesiyle sonuçlanmıştır. Her tahribattan sonra yeniden onarımı da yapılmıştır. XIX. yüzyılın ikinci yar ısına ait sâlnâmelerde Kilikya’nın en eski şehri olan Tarsus’un altı defa tahrip edildikten sonra yedinci kez mamûr hale getirilmiş şekli olduğu belirtilmektedir.
© 2022 İmarbilgileri.com - Sitede bulunan tüm bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Resmi işlemlerde kullanılamaz.
© 2022 İmarbilgileri.com - Sitede bulunan tüm bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Resmi işlemlerde kullanılamaz.